Erkeğin Dünyası

Erkeğin Dünyası;

 

Kadın ve erkek kimyaları, düşünce ve karakter olarak rolleri çok ayrı olan farklı iki insan cinsidir. Makale konumuz erkek insan ve kadın insan olgusu olarak seçilmiş olsa da erkeklerin kodları ile kadınların pin kodu birbirinden tamamen ayrıdır demek fazlaca iddialı bir yorum olmasa gerek.

Genel olarak Erkekler, ailesinin yaşamını sürdürebilmesi için tüm zorluklarla başa çıkıp yemek getirme ve koruma sorumluluğu olan avcıyı, kadınlar ise soyu sürdürmek için çocuk doğurmak, büyütmek ve ailenin tüm diğer yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilecek gerekliliklerini yerine getirmekten sorumlu ve daha narin bir varlık olan Anneyi temsil etmektedir.

Bu rollerin merkezini çocuk oluştururken, tabi ki erkek, Baba, koca, ata ve güç imgelerini temsil eder. Fakat bu roller biçilirken, genelde gözde canlanan imaj daha kaba saba, duygularını göstermemek zorunda olan ya da gösteremeyen, ilkel insan olarak empoze edilebilmektedir.

Peki, gerçekten de erkek bunları mı temsil etmektedir?

Adem’in varlığından beri güç timsali olmasının yanı sıra kadınlar tarafından kolayca kandırılabilen Erkek, acaba gerçekten de zannedildiği gibi, dışarıdan güçlü, fakat içeriden zayıf bir varlıktır, ironisi gerçek midir?

Bu konuyu ele aldığımızda, araştırmalarımız bizi çok değişik noktalara yöneltti ve aklımızdaki çelişkileri azaltmak yerine,  am tersi arttırarak, konuyu bizler için daha da karmaşık bir hale getirdi. Kısa bir süre sonra kitaplardan biraz kafamızı kaldırıp,  önce kendi kendimizle, sonra da çevremizdeki diğer erkeklerle yaptığımız dürüst ve samimi tartışmalar sonucunda, bu yazıyı yazmamızın gerekliliğine ikna olduk ve işe koyulduk.

İlk olarak, erkekler olarak kafası karışık varlıklar olduğumuz ve öncelikle içimize bakmak yerine, dışarıdaki doğru bilgiyi, teyit almaksızın netleştirmekte ne kadar zorlandığımızın farkına vardık. Tabi eninde sonunda doğruyu bulmak için içimize dönerek özeleştiri yapabildiğimiz ve nihai kararı kendimiz verdiğimizi de ekleyerek, artı bir puanı kenara yazabiliriz.

Tarih sayfalarını biraz çevirdiğimizde, birçok noktada baş rol oyuncularının genellikle erkeklerdir. Tabi bu roller icra edilirken, aslında gizli kahramanların, olumlu veya olumsuz bir şekilde, kadınlar olduğu gerçeğini de kabul etmek gerekmektedir. Buna örnek  olarak, Troya (Truva) efsanesinde, Agamemnon’un Hera’yı  bahane ederek Truva kuşatmasını gerçekleştirmiş olmasını örnek verebiliriz. Hatta kuşatma sırasında bir yarı Tanrı olan yenilmez savaşçı Achilles ( Aşil) topuğuna ok atılması sonucu ( topuğuna sıkılması da diyebiliriz) hakkın rahmetine kavuşmuştur. Aşil tendon’u ismi de oradan gelir. Bu zayıflık bile ona annesi tarafından bahşedilmiştir.

Truva Atı ( Troya )
Truva Atı ( Troya )

 

 

 

“Her başarılı, savaşçı, vezir ya da rezil erkeğin arkasında muhakkak bir kadın vardır.” sözünde aslında, bu kadının hep sevgili ya da eş rolündeki kadın olmadığını, annelerin de burada çok önemli bir yeri olduğu gerçeğini, söylememize bile gerek yok. Bu duruma verilebilecek en güzel örnek, Mustafa Kemal Atatürk’ ün annesi Zübeyde Hanımdır.  Kadının erkeğin hayatındaki yeri ile ilgili, “Ben hanlar Hanı Cengiz Han, bu da benim Han’ım.” diyerek eşi Börte’ye verdiği büyük değeri içimize işleten ve hanım kelimesini dilimize katan, güç timsali bir erkek te Cengiz Han’dır.

Peki, sözde kaba, savaşçı, avcı ve koruyucu olan erkeğin, hiç duygu taşımıyor olması ihtimali var mıdır? Yukarıda yer verdiğimiz örnekler zaten bunun mümkün olmadığını gayet net gösteriyor. Fakat biz biraz daha ayrıntılı olarak bu konuya değinmek istiyoruz.

Öncelikle “Erkekler gerçekten kadınlardan daha mı güçlüdür?” konusunu açıklığa kavuşturmamız gerekiyor.

Yaptığımız yaklaşık 20 kişilik mini bir ankette bir şeyi fark ettik; Allah uzun ömür versin; Çoğumuzun anneleri halen sağ, hatta kimilerimizin anneanneleri de sağ ama, bu 20 kişiden sadece 1’inin babası sağ ve onun da annesi erken yaşta vefat etmiş.

Bu durum bize aslında şunu gösteriyor; Evet, erkekler kadınlardan daha ağır kiloları kaldırabiliyor, ama bu kiloları ortalama 55-60 yaşına kadar kaldırdıktan sonra Hak’kın rahmetine kavuşuyor. Fakat kadınlarda durum tam aksine işliyor. Belki tek seferde erkeklerden daha az yük kaldırabiliyor ama, erkeklerden daha uzun yaşıyor. Yaşadıkları süre içerisinde kaldırdıkları toplam ağırlığı, sadece kendi kilolarını referans alarak değerlendirirsek, Kadınlar yaşamları süresince erkeklerden daha fazla yük taşıyabiliyor ve doğal olarak yaşadıkları zorluklarla erkeklerden daha uzun süre mücadele edebiliyorlar.

Dolayısı ile, “Evet kısa süreli güç olarak, biz erkekler daha güçlüyüz ama genel anlamda uzun süreli kuvvet ve dayanıklılık olarak kadınlar bizlerden ne yazık ki ya da ne mutlu ki hem daha dayanıklı hem de daha güçlüler. Neden “ne mutlu ki !” dediğimizi tekrar etmeye gerek yok sanırım, bizim arkamızda bizi güçlü kılan da o tatlı kadın olan anneler değil mi zaten !? 🙂

Bu Adem Elması Nereden çıktı be kardeşim ! ?

Adem ile Havva Tasfir'i
Adem ile Havva Tasfir’i

 

Sadece biz erkeklerde olduğunu bildiğimiz adem elması adındaki, boynumuzun tam ortasında yer alan ve her defasında yutkunmada yukarı aşağı hareket eden bu büyük yutak çıkıntısı, Adem ile Havva’nın bilinen hikayesinde Hz. Adem’e bir ceza gibi sunulmuştur. Peki, bu adem elması, acaba bize gerçekten, duygusuzluktan yada itaatsizlikten dolayı ceza olarak mı verildi? Yoksa kadınlara karşı duygusal zaaflarımızdan ve onların karşısında aslında güçsüz olmamızdan dolayı mı bahşedildi. Neyse ! Şimdilik ademden biraz uzaklaşalım ve yakın geleceğe gelelim. Duygusuz olan biz erkekler, hiç şiir, aşk romanı ya da kadınlara güzel şarkı sözleri yazmıyoruz bildiğiniz gibi. Öyle değil mi ? 🙂

Tabi ki de yazıyoruz !

Biz bu konuda biraz araştırma yaptık, fakat sizlerden de rica ediyoruz. Lütfen biraz düşünün ve bir kenara mümkünse not alın. Siz de duygusallık konusundaki farkı, gayet net göreceksiniz.

Dünyanın gidişinin yanlış olduğunu söyleyen veya kadına karşı olan duygularını, boğazına takılan o Adem elmasının sancısını  içinden söküp atmak istercesine aşkını anlatan kaç erkek yazar, ve aynı şekilde, aynı duyguları bir erkeğe anlatan kaç kadın şair ve yazar biliyorsunuz ?  Lütfen bir kağıt kalem alın ve aklınıza gelen isimleri not edin.

Gördünüz mü?

Şair olarak yazdığınız, o elmayı bir türlü tükürüp boğazından atamayan ve bunu defalarca farklı şekillerde dillendirmeye çalışan, vatanına olan aşkı, özlemi anlatan, dünyadaki tüm güzelliklerin incinmesine duyarlı olan ne kadar çok erkek var değil mi?

Ama boş verin! Biz erkekler hepimiz ilkel, sevgiden uzak, duygusuz yaratıklarız, hatta kadınların söylediği gibi “Erkek değil miyiz! hepimiz aynıyız!”

Tabi ki değiliz! Ama kadınlar tarafından böyle görülüyoruz. Şu gerçeği de unutmamak gerek. Bu durumda payı olanlar, nihayetinde bu aşka özleme ya da siteme konu olan karşı taraf, yine kadınlar. Ne alakası var diyeceksiniz değil mi? Sevgili hemcinslerimiz! Hepimiz bir anne tarafından büyütülmedik, ona olan özlemden bahsetmedik, bir kadın uğruna şiirler yazmadık, şarkılar söyleyip dağları delmedik mi?

Eğer bu kadar duygusuz isek, kaba isek, ilkel isek yada tam tersi duygusal, aşık ve şair isek bunların da hepsi sevgili annelerimizin, kadınlarımızın bizim üzerimizdeki o gücün yansımasının bir sonucu değil mi ?

“Yok değil ben başka bir erkeğe bunları yazdım.” diyorsanız tabi o başka bir tartışma platformunun konusu!

Demek ki gerçekten güçlü olan hep kadın ve aslında öyle ya da böyle annesinin öğretilerine, kadının üzerimizdeki gücüne sadık olan biz erkekleriz.

Şimdi bu konu üzerine çok küçük ama gerçek bir hikayeyi sizinle paylaşmak istiyoruz. Konuyu anlatırken kişilik haklarını koruyabilmek adına, karakterlere sadece isimlerinin baş harfleri ile yer vereceğiz.

Evde, 30 lu yaşlar civarında dört bekar adam olarak, vaktimizin çoğunu Play Station oynama ve içerisinde keyif verici maddeler bulunan, legal sıvı içeceklerini olabildiğince tükettiğimiz bir dönem. Bir diğer aktivitemiz olan, basketbol oynama seansı sonrası dinlenip erkek geyikleri yaparken, bir erkek klasiği olarak futbol, araba ve kadınlar ritüelinde, konu doğal olarak hep en sona bırakılan kadınlara gelmişti. E. ile girdiğimiz bir tartışma sırasında kendisine ” E  unutma erkek kadını, kadın istemediği sürece terk edemez dedim.” Kendisi de bana ” Ne alakası var D! hep ben terk ettim. Benim için bu durum gerçek değil ben erkeğim …” diyerek karşı çıktı. B. hemen tartışmaya dahil oldu ve akademisyenliğin verdiği ulvi bilgisi ile ” Sevgili E, bu dünyada 2 tip erkek vardır 1. Bunun farkında olanlar, 2. Senin gibi bunun farkında olmayanlar!” diyerek olaya son noktayı koydu.

Kısacası, ikili ilişkilerde erkeklerin gücü aslında sandığımız kadar da fazla değil. Nihayetinde, erkeklerin “Kuyruk sallayan her kadının peşinden giden”, kadınların ” Ben sana güveniyorum ama etrafındaki kadınlara güvenmiyorum!” sözleri ile nasıl saf, iradesiz, kolay kandırılan kuklalar olduğumuz açık ve net değil midir?

( Üst satırda paylaştığımız cümleler, halk arasında hem kadınlar hem de hemcinslerimiz tarafından kullanıldığını sıkça duyduğumuz, ancak bizim düşüncelerimizi yansıtmayan alıntılardır.)

 

Erkek Ne İster ?

Erkek Çocuktur !

Evet, bir gerçeği kabul etmek gerekir. Biz erkeklerin çocuklukları asla bitmez. Yaşımız, sosyo-ekonomik ya da sosyo-kültürel statümüz  ne olursa olsun, zaman ve mekan ayırt etmeden, o çocuksu oyunculuğumuzun ve hep bizi heyecanlandıracak olan farklı serüvenlerin olduğu erkek oyunlarının peşinde koşarız. Bizi iş dünyasında, bilimde, sanatta kadınlardan biraz daha önde tutanda bu çocuksuluğumuz değil mi ? Bizim düşüncemize göre aynen  öyle.

————————————————————————————————–

Erkekler Neden Ölür ?

 

Biz erkekler kalp krizi, beyin kanaması ya da yaşına başına bakmadan çıktığı armut ağacının üzerinde fenalaşarak düşüp ölmek gibi bir geleneğimiz var. Peki, acaba gerçek sebep nedir? Bize göre, erkek olarak hepimiz oyun peşindeyiz dolayısı ile hayat da aynen bizimkiler gibi bir oyundan ibaret. Fakat bu oyunun bilgisayarlardaki gibi “insert the coin” ( lütfen jeton atın) deyince jetonu atıp ya da “try again” ( yeniden  dene ) deyince geri sayıma kadar yetişerek butona basarak yeniden başlamadığının farkına varamıyoruz. Aslında galiba biraz oyuncu, biraz da pesimistiz.  Kederlenip, alkol, sigara ya da  deli gibi çalışma -oyunları- ile umutsuzluğumuzu gidermeye, duygularımızı baskılamaya çalışıp duruyoruz. Bir kadına Aşık olduysak olabildiğince pesimist oluyor ve melankolizm duygusuna kapılıp, yine yukarıda bahsettiğimiz aynı oyunları oynayıp duruyoruz. Bedenimize, aynen arabalar gibi, bozulursa servise gidip parçası değişince ya da motoru rektifiye olunca 0 km olacakmış, ya da evin  duvarının sıvası dökülünce, bir macun üzerine bir kat boya yapınca düzeldiği gibi düzelirmiş gibi davranıyoruz. Ama arabalarımızı, evlerimizi sigorta ettirirken, iş, sağlık sigortasına gelince maliyeti fazla geliyor diye sigorta yapmayacak kadar da tutarsızız. Aslında kendimize karşı çok acımasızız.

(Tabi yukarıda bahsettiğimiz oyunculuk tarafında, söz konusu olan ve çocuk olduğumuzu, bizi yaratması dolayısı ile çok iyi bilen, Tanrı tarafından vücudumuza entegre edilen en değerli “Oyuncağımızın *” bozulmasını takip eden bir kaç yıl içerisinde ölmemiz konusuna hiç değinmeyeceğiz.)

*Söyletmeyin şimdi burada, tanıyorsunuz siz zaten o Zat’ı muhteremi ! 🙂

 

Peki erkeğin kadına bakışı nasıl  ?

Biz erkeklerin ortak bakışı, hali hazırda tüm memeli canlıların, ve hatta aynen kadınların olduğu gibi, üreme üzerine. Erkek için kadında öncelikli olarak çekici bulduğu bölgenin, kadının çocuklarını beslediği organ üzerinde yoğunlaşmasından,  ve tabi doğurganlığın bir ölçüsü kabul edilen, leğen kemiğinin genişliğine bakmamızdan da anlayabilirsiniz. ( Nasıl teknik, bilimsel ve kurnazca anlattım di mi ama ? Burada tabi ki de açık açık yazamazdık ! 🙂 )

En az 1 kere bir kadın ile gönül ilişkisinde bulunmuş veya evlenmiş olan bir erkeğin ortak hissi ise şu ” Gerçekten kadınlardan çok korkuyoruz !”

Hayır mı ? Haydi canım oradan, beyler dürüst olalım biraz !

Öyle ki: Bizleri beğensinler diye şekilden şekle giriyoruz. Saç ektirmeler mi dersiniz, vücut geliştirmeler mi istersiniz, vücudundaki kıllardan kurtulmak için azap çekenler mi istersiniz. En azından sakal kesimimizi değiştirenler, farklı farklı saç modelleri yapanlar yok mu aramızda? Hatta durumu iyice abartıp 300 Spartalı filmindeki gibi sakalı göbeğe kadar uzatıp vücut yapıp, tüm üst beden ve alt beden kıllarından kurtulan arkadaşlarımız bile yok mu ? Peki, bunlar da yetmeyince kariyerinde ilerleyip, zengin olup boyunun beş katı büyüklüğünde, çeşit çeşit arabalar satın almalar, tek kişi koskoca evlerde yaşamalara ne demeli? Bunların hepsi diğer erkeklerden bir adım önde olabilmek, bir veya birden fazla kadın tarafından beğenilmek yada hayatındaki kadın tarafından daha fazla değer görebilmek için değil de neden yapılıyor olabilir ?!

300 Spartalı
300 Spartalı

Demek ki onları çok seviyor, onlara kendimizi beğendirmek için öyle ya da böyle belli duygusal, fiziksel ya da maddi kur kaynaklarını maksimum ölçüde zorlayabiliyoruz.

“Arkadaşım saçmalıyorsun ama !” diyen hemcinsimiz erkekler olabilir. Siz inandığınız şekilde yaşayabilir, ya da yaşadığınızı zannedebilirsiniz. Ben yukarıda bahsettiğim akademisyen arkadaşım (B) nin sözlerini size tekrarlamak istiyorum; ” Dünyada Erkek ve Kadın ilişkileri konusunda 2 tip düşünceye sahip olan erkek vardır;

1- Kadının gücünü farkında olan erkekler,

2- Kadının gücünü farkında olmayan erkekler. ”

Farkında olmak neyi değiştirir diye sorarsanız;

Bizce yenileceğini bilmeyerek girdiğiniz bir savaş ve çekişme sonuç olarak sizi öldürecektir.( Örneğin, Kaybettiğiniz, hakkın rahmetine kavuşan dede, baba, atalarınızı hatırlayın !)

Fakat yenileceğinizi bildiğiniz bir savaşa girmezseniz ve durumu DELİKANLI GİBİ kabul ederseniz, kim bilir belki bir kaç sene daha fazladan yaşarsınız ! 🙂 ( Bunun örneği pek yok, biz erkekler pek kolay kadının daha güçlü olduğunu kabullenemiyoruz galiba !)

 

Yazı çok erkek gözüyle olmuş” diyecek ve belki bunu okuyunca kızacak olan kadınlar da olabilir!. Kızmayın bu da bizim dünyamız işte,

Biz erkekler nasıl ki siz kadınları anlayamıyorsak, kadınlardan da bizi anlamasını beklemiyoruz. Nasıl ki Havva masumiyet, Adem yediği elma dolayısı ile tüm soyunun gırtlağına o elmayı tıktıysa, nasıl ki erkekler Mars’dan kadınlar Venüs’den geldiyse, Biz birbirimizi anlayamayız.

( Ayrıca tabi ki erkek gözüyle yazacağız biz erkeğiz değil mi ama, aksi biraz anormal olmaz mıydı?  🙂 )

Ama şu gerçeği kabul ediyoruz. En azından biz bayefendi yazarları olarak diyoruz ki evet kadınlar siz daha güçlüsünüz, daha uzun yaşıyorsunuz, bizlerden çok farklısınız daha ayrıntılı düşünüyor daha ince eleyip sıkı dokuyorsunuz. Ama biz de hayat içerisinde seçtiğimiz rol olan oyunculuğumuzu kullanarak hayatı kolaylaştırmaya, sizleri memnun etmeye, kendimizi size beğendirmeye, şiirler yazarak duygularımızı anlatmaya, sizin gönüllerinizi hoş tutmaya çalışıyoruz, ve tabi ki olabildiğince hızlı yorulup erkenden de ölüyoruz ki, yakınabileceğiniz bir konuyu daha size verebilelim :).

Yukarıda biraz esprili bir dille anlatmaya çalıştığımız yazı, aslında herhangi bir yergi içermemektedir. Nasıl ki tarihi, eli kalem tutmayı bilenler sonraki nesillere taşıyabiliyorsa, biz de küçük örneklemeler ile biraz Erkek varlığının, düşüncelerinden bahsetmek istedik. Bu anlattıklarımız içerisinde farklı kültür ve farklı zaman dilimlerinden örnek verdiysek de aslında anlattıklarımızın hepsi ortak var oluşumuzun ve hislerimizin kısa bir özetiydi.

Her ne kadar gizlesek de bizler de kadınlar gibi ;

Üzülüyor, ağlıyor, kahkaha atıyor, bir canlıya ebeveynlik yapmaya çalışıyor, dünyaya aynen her bir farklı kadın gibi, farklı farklı gözlerden bakıyoruz.

Bizim de canımız acıyor, kalbimiz kırılıyor, umutsuzluğa düşebiliyoruz kimi zaman.

Ayrıca biz de nihayetinde en az bir kadının parçalarını taşıyor, onun öğrettikleri ile yaşam çizgimizi çiziyoruz.

Son olarak yazının Ana Fikrini kısaca bir kaç maddede özetlemek istiyoruz :

  • Kadınların gücünü kabul et, belki fazladan bir iki yıl daha yaşarsın.
  • Kadınlar çok ayrıntıcı canlılar, onlara farklı yöntemlerle kur yapmakta haklısın. Neyi ne zaman nasıl beğenecekleri hiç belli değil.
  • Onlara kendini kolay kolay beğendiremezsin dert etme, edersen gitti iki sene daha.
  • Yaşına başına bakmadan armut ağacının tepesine çıkma.
  • “Oyuncak*” bozulduğunda doktora git. Tıp çok ilerledi, artık tamir olabiliyor.
  • Şiire, şarkıya, buluşlara devam! Bu dünya ve tabi ki kadınlar için faydalı olmak gerek.
  • Kadına ölsen de yaranamıyorsun, bunu kabullenmelisin.
  • Kadınlara saygı duy ve onları sev, onlar göstermese de severler merak etme. Aksini yaparsan başına gelecekler 30 seneni alır. 

 

Evet “Erkek” konusunu bu kadar kısa özetlemek istemezdik fakat sizleri daha fazla üzmek istemedik. Neden derseniz tüm ekip 1 haftadır anladığımız bu gerçeği hazmetmekte biraz zorlanıyor, ofis içerisinde yazıyı yazmaya karar verdiğimizde tartıştıklarımız doğrultusunda “demek öyle abi ya, e biz ölecek miyiz?” gibi garip sorular soruyoruz birbirimize.

Sevgiyle kalın beyler…

 

 

 

Arananlar ve bulunanlar:

Leave a Comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.